Enerji Verimliliği ve Çevre Bilinci: Paradoks mu, Anahtar-Kilit mi?

3 Dakika Okuma

Enerji üretiminin doğal yaşama verebileceği zarardan duyulan endişe, zaman zaman verimliliğin azalmasına neden oluyor mu?

Yakın tarihimizin en büyük felaketlerinden olan ve etkilerinin hala devam ettiği söylenen Çernobil’i henüz hafızalarımızdan silememişken, bu gibi trajedilerle enerji politikalarının önemi de her geçen yıl bir kat daha arttı. Enerji talebinin fazlalaşmasıyla kurulan santraller, faaliyete devam ederken aslında verimlilik ve çevre konusunu bir paradokstan anahtar-kilit sürecine taşıyacak yenilenebilir enerji çözümlerinin kapısı aralandı.

Önceden neydi, şimdi ne olacak?

Kömür, doğal gaz, petrol gibi kaynakları kapsayan fosil yakıtlar, atıklarıyla çevre açısından azımsanmayacak kadar çok zararlı gazı ortaya çıkarıyor. Bunun yanı sıra, fosil yakıtların yenilenmesi ya mümkün değil ya da bu süreç oldukça uzun bir zamana yayılıyor. Buna bağlı olarak fosil yakıtlar ile enerji ihtiyacı karşılanınca bir tükenme tehlikesi ortaya çıkıyor. Birçok bilim insanı ilerleyen yıllarda fosil yakıt enerjisinin neredeyse bulunamayacağından ve enerji ihtiyacının karşılanamayacağından endişe duyuyor.

Özellikle küresel ısınma, buzullardaki erimeler gibi olağandışı doğa olaylarının da temiz enerji kullanımının kısıtlılığı nedeniyle meydana geldiğini düşünürsek, fosil yakıtlardan sağlanan enerjinin yarattığı tahribat daha iyi anlaşılabilir. İklim değişiklikleri, bitki örtüsünün bozulması, canlı faaliyetinin azalması, hava kirliliği ve bazı canlı nesillerinin tükenme tehlikesinde olması zehirli gazların doğaya salınımı ile maalesef daha da kuvvetleniyor.

Doğru teknoloji, etkin entegrasyon

Oysa başlarda yazdığımız gibi sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla hem verimliliği sağlayıp hem de doğal kaynaklardan maksimum faydalanmak mümkün. Bunun yolu da doğru üretim teknolojilerini planlamak, dijitalleşmeyi iyi konumlandırmak ve uyum sürecini sorunsuz tamamlamaktan geçiyor.